Aslında bu turla gittiğim ilk gezim değil, o sebeple paylaşmıyorum:) Sadece en uzun süreli ve birkaç ülkeyi
kapsayan bir tatil olduğu için yazmak istedim.
2005
yılında akademik hayata geçtiğimden beri (15 Temmuz olayından dolayı çıkış
yapamadığımız 2016 yılını saymıyorum) her sene yaklaşık bir ay olan iznimin son
birkaç gününü yazlığa ayırsam da neredeyse hepsini İngiltere’de geçirdim. Yıl
içinde ise kongreler ve eğitimler vesile olursa başka şehirleri tanıma şansım
oldu. Tabii kongre için gidince hep oturup sunumuma çalıştığım için ne tam olarak Paris’i ne de tam olarak Amsterdam’ı yaşayabilmiştim.
Açıkçası Brugge’u da çook merak ediyordum. Internetten araştırırken MNG
Tur’un Paris-BENELUX turu dikkatimi çekti. Tur programında keşfetmek istediğim şehirler vardı üstelik Köln’e de gidiyordu!
İlk başta beş ülke gezecek olmak kulağa harika geliyor, ama benim miyofasiyal
ağrı sendromum var!!! Migrenden de beter:((( başım tuttu mu perişan oluyorum.
Yollarda ne yaşarım diye bayağı düşündüm durdum, sonunda gitmeye karar verdim. Sizlerle de deneyimlerimi
paylaşmak istiyorum.
Turda sadece
MNG Tur katılımcıları yoktu birkaç tur tarafından satılan bu paket aslında FLY Turizm tarafından organize ediliyormuş. Turumuz; Brüksel (1), Brugge (1), Paris (4), Metz-Köln-Lüksemburg (1),
Amsterdam (3) olarak devam etti. Bazı günler gerçekten çok yoğun ve yorucu olsa
da çoook keyifliydiJ))))
Bavulumu hazırlarken, her gün giyeceklerimi ve kullanacaklarımı poşet poşet hazırladım.
Çok pratik oldu öneririm.
Turlar malum
sadece sizi götürüp, panoramik bir şehir turu attırıp sizi otelinize
bırakıyorlar. Katılacağınız her türlü gezi ekstra ücrete tabii!… Her ne kadar
bir şehri tanımak için kaybolmak gerektiğine inansam da her şeyin hazır ve
planlanmış olması çok işime geldi. Kendim takıldığım günler de olmadı değil!
Konaklama
için seçilen otellerin hepsi çok kaliteliydi (Ibis Otellerinde kaldık). Paris’teki
otel merkeze uzak olsa da turun ekstra gezilerine katıldığım için sorun
yaşamadım. Bu arada ben, glutensiz besleniyorum kaldığımız her otelde glutensiz
ekmek, tahıllar vs. vardı, hiç sorun yaşamadım. Her otele gittiğimde glutensiz
beslendiğimi ve sabah kahvaltımı ona göre hazırlamalarını rica ettim.
Resepsiyondakilerin hepsi OK dediler ve hiç sorun çıkmadı. Sadece Almanlar bu
işi de sağolsunlar fazla ciddiye aldılar. Odadayım kapı çaldı bir kadın elinde
kalın bir dosya "Gülçin Karadeniz’le görüşeceğim", diye geldi ve uzuuun uzuuun
notlar alarak kahvaltımı planladı!!! Alman disiplini diye bir şey var!!
Vodafone
kullanıcısı olduğum için hattıma tanımlı bir yurtdışı paketim vardı ama epeyce
yüklü bir telefon faturası ödedimL Bu arada kaldığımız tüm otellerde
wifi vardı ve çok iyi çalıştı.
Yazın gitmenin dezavantajı iki konuyu bilmeniz gerekiyor: Su ve tuvalet işleri:( Su, çok pahalıydı özellikle otobüsle seyahat ettiğimizde bayağı mesafeler kat ettik ve 4-5 şişe su içtiğimiz oldu.. Küçük su şişesine 1 Euro (4,6 TL) ödemek pek hoş gelmiyor. Bulduğunuz yerde markett varsa kapın derim, ama hemen ısınıyor! Bu arada tuvaletler de ücretli Köln'de gönlünüzden geçeni bırakıyorsunuz ama diğer ülkelerde 1-2 Euro!
Pegasus
Havayolları ile direkt Belçika’ya Brüksel’e indik. Tur her gittiğimiz yerde bize panoramik şehir turu attırıp, otele bıraktı. Onun dışında her hizmet ekstra ücrete tabi, ama belirtmeliyim MNG yol üstündeki hiçbir tura ekstra ücret almıyor ve rehberimiz Atila Bey çook ilgili ve bilgiliydi.
Brüksel ilk defa gittiğim bir şehirdi, sevdim. Panoramik Brüksel şehir turumuzda; Kraliyet Sarayı, Çin ve Japon evleri, Grand Palace, Borsa Binası, Atomium ve Heysel stadyumunu gördük. Gördük diyorum çünkü sadece otobüsten bakıyorsunuz. Bazı yerlerde indirip serbest zaman veriyorlar.
Eğer benim gibi çikolatalara ve kırtasiye ürünlerine düşkünseniz yandınız ne görseniz yapışıp kalabilirsiniz. Şehir merkezine girmeden Atomium anıtında fotoğraf çekmeyi unutmayın. Atomium, 1953’te burada düzenlenen Dünya Fuarı için yapılan ve sonradan yerinden kaldırılması planlanan bir yapı, ama zaman içinde Brüksel’in önemli bir turistik merkezi hâline gelmiş. Belçika’nın dokuz yönetim birimini temsil eden dokuz bölümden oluşan bu yapı, tasarlanırken bir atom parçasının 165 milyar kere büyütülmesi esas alınmış. Yapısı ve adı itibarıyla da atom kelimesiyle bağlantısını kurabilirsiniz. Şimdilerde ofis olarak kullanılıyormuş. Asansör ile gezilebiliyormuş, ancak bizim vaktimiz olmadığı için giremedik. Eiffel’de yapılan fotoğraf aksiyonlarını burada da yapabilirsiniz. Avuç içine almak, parmakların arasında tutmak gibi klasiklerle selfiler çekebilirsiniz! Turla gitmeyenler için metro ile ulaşım mümkün Avenue de l’Atomium, 1020 Bruxelles.
Brüksel ilk defa gittiğim bir şehirdi, sevdim. Panoramik Brüksel şehir turumuzda; Kraliyet Sarayı, Çin ve Japon evleri, Grand Palace, Borsa Binası, Atomium ve Heysel stadyumunu gördük. Gördük diyorum çünkü sadece otobüsten bakıyorsunuz. Bazı yerlerde indirip serbest zaman veriyorlar.
Eğer benim gibi çikolatalara ve kırtasiye ürünlerine düşkünseniz yandınız ne görseniz yapışıp kalabilirsiniz. Şehir merkezine girmeden Atomium anıtında fotoğraf çekmeyi unutmayın. Atomium, 1953’te burada düzenlenen Dünya Fuarı için yapılan ve sonradan yerinden kaldırılması planlanan bir yapı, ama zaman içinde Brüksel’in önemli bir turistik merkezi hâline gelmiş. Belçika’nın dokuz yönetim birimini temsil eden dokuz bölümden oluşan bu yapı, tasarlanırken bir atom parçasının 165 milyar kere büyütülmesi esas alınmış. Yapısı ve adı itibarıyla da atom kelimesiyle bağlantısını kurabilirsiniz. Şimdilerde ofis olarak kullanılıyormuş. Asansör ile gezilebiliyormuş, ancak bizim vaktimiz olmadığı için giremedik. Eiffel’de yapılan fotoğraf aksiyonlarını burada da yapabilirsiniz. Avuç içine almak, parmakların arasında tutmak gibi klasiklerle selfiler çekebilirsiniz! Turla gitmeyenler için metro ile ulaşım mümkün Avenue de l’Atomium, 1020 Bruxelles.
Brüksel’in
en ünlü ve en kalabalık meydanı, UNESCO Dünya Mirası
listesinde de yer alan “Grand Place”. Geçmişte aristokrasinin ve çeşitli loncaların elinde
bulunan binalar, 'fazla' yaldızlı işlemeleri, süsleri ve heykellerinin ihtişamıyla
dikkat çekiyor. Binalar arasında Şehir Müzesi ve Bira Müzesi de var.
Brüksel'de
en çok göreceğiniz üç şey; işeyen çocuk modeli, çikolata ve waffle! Manneken Pis/İşeyen Çocuk Heykeli, Brüksel denince ilk akla gelenlerden…
Rivayete göre şehirde büyük bir yangın çıkar ve bu yangını bu çocuk tuvaletini
yaparak söndürür ve tüm şehri kurtarır. Heykel çok küçük ve bana göre hikayesinin
gerçekçi olmayışı hayal kırıklığı yaşatıyor. Özel günlerde çocuğa çeşitli kıyafetler
giydiriyorlarmış ve bu kıyafetlere özel bir de müze yapmışlar. 500’ün üzerinde
kıyafet burada sergileniyormuş (Bizi tur gezdirdi ama tur sevmeyenler için
adresi; Rue de l’Etuve ve Rue du Chene’nin köşesinde/ Anneessens, Central ya da
Bourse metro istasyonlarından ulaşabilirsiniz). Heykelin hemen yanındaki
“Leonidas” çikolatacısına uğramadan olmazdı. Fiyatlar biraz pahalı ancak
gerçekten lezzetli çikolataları var. Özellikle ev yapımı olanları… Yazın gitmenin
çikolata almak ve getirmek için hiç uygun olmayacağını tur rehberimiz
söyleyince fark ettim ama bol bol yedim. Sakın hediye alacaksınız acele etmeyin
genelde 3 tanesi 10 euro diye başlayan fiyatlar 2 euroya kadar düşüyor. Brüksel
aynı zamanda bir bira cenneti diyebiliriz. Marketlerde veya içki dükkanlarında
yüzlerce çeşit bira bulmanız mümkün. Fiyat aralığı çok geniş. Glütensiz beslendiğim için bira da içtim diyemem.
Akşam otel çevresinde dolaşıp hemen yattım, çünkü bu gezinin en zor yanlarından biri her sabah 7-8 arası kahvaltı edip 9 gibi yollara düşmemizdi.
Gülçin KARADENİZ 2018 Paris BENELUX Turu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder